'Ne istediğinizi biliyorsanız etkili bir yazı kaleme almak zor değildir.'
Zor değildir çünkü eskisi gibi:
Öncelikle hafızanızla ve kendi kişisel arşivinizle yetinmek zorunda değilsiniz.
Sonrada toplumsal hafızanın yansıması olan kütüphane, müze, sergi gibi yerleri arşınlamak kağıt yığınları ile çoğu zaman boğuşmak zorunda da değilsiniz. Sadece bu kadar da değil daha burada sayamadığım bir çok şeyi de yapmak zorunda değilsiniz.
Dahası tüm bunları yapmak için eskiden olduğu gibi harcadığınız zamanın üstüne birde maddi harcama yapmak zorunda da değilsiniz.
.
Malum bir çok şeyin başı okumaktan geçer. Okumuyorsanız yazamazsınız.
Yazamıyorsanız kendinizi ifade edemez, düzgün ve etkili konuşamazsınız. Zihninizdekilerin karşı taraftakilere intikal etmesini sağlamazsınız. Mesela başta siyasetçilerin olmak üzere bir çok elit mesleğin en çok ihtiyaç duyduğu hitabet yeteneğinden yoksun kalırsınız.
.
Şimdi iyide bunu neden söylüyorum biliyormusun?
Çoğu zaman yanılırız. Kolayca insanlara değer verir onları bir yerlere koyarız.
Kişinin bazı beğenimizi kazanmış fikir ve eylemleri üzerinden kişiye iyi not verir. Bir daha o kişinin yaptıklarını bir elekten geçirmeden kabul etme eğilimine gireriz. Yani bir bakıma bizi karşı taraf yemlemiş olur.
Bir insan güzel, akla uygun, etkileyici, çarpıcı, nokta atışı, dini bütün, ahlaki çerçevede, gerçekçi, bilimsel, duygu yüklü gibi tanımlayabileceğiniz metinler kaleme alıyor, konuşmalar yapıyor hatta sanat icra ediyor dahi olabilir.
Ama bu onun ahlaklı, dindar, dürüst, karakterli, kişilikli ve en önemlisi gerçek olduğuna ilişkin size bir fikir vermez!
Hele ki işin içinde ekmek varsa hiç mi hiç böle şeylere prim vermeyin derim.
Fikir vermez, çünkü bunu yapmak günümüzde çoğu zaman gerekli imkanlara sahip olmak ve yeterince çalışmakla alakalı bir durumdur.
Kişinin gerçeği ile çoğu zaman alakalı değildir. Bir bakıma meslek gibi de düşünebilirsiniz.
Bir çok meslekte bu duruma ilişkin örnek bulunabilir. Köşe yazarı, siyasetçi, sanatçı gibi.
Düşünün mesela siyasetçi iseniz konuşma metinlerinizi bile danışmanlarınıza hazırlatır. İstediğiniz gibi şerbetletebilirsiniz. Sadece okur ve iyi olup olmadığına karar verip son haline ilişkin danışmanlarınıza talimat verebilirsiniz. Kendinizin yazmadığı, içinizden ve birikiminizden doğmamış, başkasına ait sahip olmadığınız, zaman harcamadığınız fikirleri ve bilgileri toplumun karşısına geçip önünüzdeki kağıttan veya prompter'dan bütün değerleri sömürerek iki yüzlülükle satarsınız.
Köşe yazarı iseniz, traj ve mesleki kariyer için çarpıcı çıkışlar yaparsınız.
İçinizde olanı değil, gündemi veya yazılması gerekeni yazarsınız.
Danışmanları düşünün, gerektiğinde ihtiyaç olan fikri, bilgiyi ve duyguyu hedef kitleye ulaşmak üzere kaleme alan para ile tutulmuş profesyonellerdir. Sizce çoğunluğunun kalem oynatırken bir şeyler hissetmesi mümkün olabilir mi?
Yada avukatları düşünün, her halde en çok yalan atmak zorunda kalan (gerçeği saptırmak) işinin bir bakıma gereği bu olan insanlar olmadıklarını kim söyleyebilir. Unutmayın herkesin bir avukatı olur.
Bunun gibi daha bir çok örnek bulmak mümkündür.
Yani bir çok yerde öncelikli amaç, gerçeği anlatmak, ortaya çıkarmak değildir. Çoğu zaman gerçeğin önceliği yoktur. Layik görülen yer daha alt sıralardadır.
Velhasıl bu çağda olayları değerlendirirken, büyük isimlere, ünvanlara, parlak kariyerlere hatta büyük, güçlü kurum ve kuruluşlara dahi güvenemezsiniz. Çünkü her şey ucuzlamıştır. Gerçeğin maliyeti sandığımızdan çok daha yüksektir.
Bundan başka olayları değerlendirirken ekmek davasını hiç bir zaman akıldan çıkarmamak gerekir. Geçimden öte çıkarında bin bir türlüsünün olduğunu da hesaba katmak gerekir.
Yem yemek zorundasınız. Kesinlikle yemleneceksiniz.
Bu mevzuda asıl mesele bir obeze dönüşmemektir hepsi bu..
Bu sefer sakız gibi uzattığımın,
farkında olmadığımı sanmayın sakın :)
Join
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder